Önce ülke oturdu iki kutup
üzerine, şimdi sıra Süper Lig'de. Gün be gün La Liga'ya daha da kötüsü
Rangers düşürülmeden önceki İskoçya Premier Ligine doğru gidiryoruz.
Büyük takım olmak ile hakim takım olmak arasındaki farkı anlayabilmek
için geçen süreci göz önüne aldığımızda, geldiğimiz nokta pek çok
kişinin düşündüklerinin aksine bir yapı çıkmadı ortaya. Axe nasıl ki her
reklamında alttan alta "sex satar" mantığını gözümüzün içine sokuyorsa,
"Fenerbahçe" ve "Galatasaray" satar diyen medya da bu oyuna destek
oluyor. Kapitalist yaşamın damarlarına kan pompalama görevini satış ve
satış teknikleri görür. Önce size ihtiyacınız olmayan bir şeyi ihtiyaç
gibi gösterir ve sonra bir bakmışsınız artık o sizin. Kapitalizm aslında
metronun Levent durağında 50kr'a aldığınız suyu Taksim'de 1 TL'ye
işemek gibi bir şey.
Futbolda da her zaman alan üretenden daha fazla prim yaptı. Çünkü
üretmek hem emek ister hem de onu renkli sayfalara taşımak meşakkat
gerektirir. Bir futbolcuyu A2 maçlarında izlemek, U19 -U17 turnuvalarını
takip etmek gerekir. Romantiği en bol sporlardandır futbol. "Metin Ali
Feyyaz"'lardan, Socrates'e, Maradona'dan Cruyff'a, Oğuz'dan, Tanju'ya
romantizmi besleyecek pek çok unsur hala var çünkü.
Ama artık KAP'a yapılan bildirime kadar romantik pek çok taraftar. Çünkü
altyapıdan çıkan gençler değil milyon €'lar arasında yıldızlar KAP'ta
yerini alıyor.Ve bu yazının ilerleyen yerlerinde bilgiler aldığımız
transfermart.com.tr'ye bakarak bir yazı yazılabiliyor bu yeni
transferler hakkında.
Türkiye'de futbolun patronu eskiden Beşiktaş'ın patronu iken "ben bu
oyunu bozarım" diyerek "2 takımlı lig isteniyor, biz bununla
savaşıyoruz" mealinde açıklamalar ile barkovizyonlu sirkler
düzenlemişti. Ama oyunu bozamadı. Hatta oynadığı yumağa dolanan kedi
gibi kör düğüm oldu.
Bu gün ligimizde, bu yazıyı okuyan kaç kişi Fenerbahçe ya da Galatasaray
'dan başka bir şampiyon çıkacağını düşünüyor? Bu düşünce haksız değil?
Bu şekilde düşünülmesinde sistemin alabildiğine bu iki takım tarafından
iyi kullanılması da önemli.
Biraz önce bahsettiğimiz Transfermark sitesine göre Süper Lig'de
sezonun bu bölümüne kadar kulüplerin ödedikleri bonservis bedeli
51,4mio€ olarak belirlenmiş. 3 aşağı 5 yukarı doğru gibi. Fenerbahçe
10,8 mio€, Galatasaray ise 20,8 mio € bonservis bedeli ile 18 takımlı
ligde toplam transferin %60'lık pastasını almış durumda.
Geçtiğimiz sezon dağıtılan 321mio$ naklen yayın gelirinin %25'i de bu
iki takıma gitti. Galatasaray %13, Fenerbahçe ise %12 oranında naklen
yayın gelirinden pay aldı.
Bu ekonomik göstergelere tek başına yeterli değil tabi ki. Beşiktaş'ın
TT Arena'da oynama isteğinin de asıl sebebi olan bu iki kulübün
Türkiye'nin en modern stadlarına sahip olması ve bunu paraya çevirmeside
her geçen farkı açıyor.Fikret Orman'ın bütün çabası bu gelire ortak
olmaktı.
Hemen akıllara Kayseri Kadir Has stadyumu da gelebilir ama o stad bana
eski doğu bloku ülkelerinde sadece güç gösterisi için yapılmış
ihtişamından başka birşeyi olmayan o mimari denemeleri hatırlatıyor.
La Liga olma yolunda ilerliyoruz. Barça ve Real alınmış bir playstation
turnuvası gibi sırada Valencia'yı kapma yarışı var ve pek çok takım bu
gömleği giymeye, bir fırsatını bulursa da öndekilere çelme takmaya
çalışacak.
Beşiktaş bu görüntüsü, Sven-Goran olayı, Altınsay kasırgası, yabancı
stoperleri, Beşiktaş'ın çocuğu teknik direktörü ile o forma için yeterli
olamayacağının sinyalini verdi.
Her sene bir futbolcusunu Galatasaray'a gönderen ve ardından sadece
küfreden ama küfrettiği için kaptırdığının farkında olmayan ve farkında
olmadığı için yine kaptıran Trabzonspor Şenol Güneş ile bu ligin
Valencia'sı olmaya en yakın takım. Bursaspor ve Eskişehirspor ise
ellerinden geleni yapacaklar gibi duruyor.
Rangers'ın küme düşmesi ile 2 takımlı tek lig haline gelen La Liga'ya
benzemek bile fena değil. Ya bizim de bir Rangers'ımız olsaydı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder